Yaşayan Bergama

Macit Gönlügür Kalemiyle

YAŞAYAN BERGAMA

Ulu önder, Yüce Atatürk ne güzel söylemiş değilmi?
"Tarihine sahip çıkmayan, Tarihlerini bilmeyen milletler yok olmaya mahkümdür. "
Bergama, Nice uygarlıkların beşiği, Bergama bir tarih hazinesi, Türkiye’nin aydınlık yüzü ve dünya kentidir.
Özellikle son yıllarda Bergama’mız Turizme verdiği önem sonucu. Yüzünü tüm dünya ya dönmüş olup, gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında çok büyük ilgi merkezi olma yolunda hızla ilerlemektedir. “Bacasız sanayi” diye adlandırılan Turizm Sektörü. Çok yakın bir zamanda Bergama’mızın lokomotif sektörü olacaktır. Turizm, sadece boş zamanlarını gezerek değerlendiren insanların hareketlerinden doğan bir faaliyet değildir. Turizm, bir yaşam tarzı olmalıdır. Turizm bir nevi dinlenme hakkıdır. Ve son zamanlarda bu çok doğal bir ihtiyaç olmuştur.
Dinlenme hakkını, gezi ve tatil ihtiyacını gidererek kullanan toplumlarda iş verimliliğinin artışında, aile bağlarının güçlenmesinde ve fertler arasındaki gelişmelerde olumlu mesafeler alınmıştır.

Şimdi Tarih konusunda oldukça geriye dönerek en az Tekerleğin ve ateşin önemi kadar, İlim ve bilimin en büyük göstergesi ve kanıtı olan yazı maddesinin icadından bahsetmek istiyorum. M.Ö. 2400 yıllarında en önemli yazı maddesi olarak Papirüs ortaya çıktı. Papirüs; Nil nehri kıyılarında yetişen, yapraksız üçgen gövdeli kamıştan yapılmış olup, çok uzun yıllar kitaplar bu yazı maddesi üzerine yazılmaktaydı. Eski Mısır’ın İskenderiye kentindeki kitaplıkta, bir milyona yakın papirüs tomarı bulunmaktaydı. M.Ö. II. Yüzyıla gelindiğinde, İskenderiye kütüphanesi ile Bergama Akropol kütüphanesi arasında bir tür zenginlik savaşı ile beraber rekabet başladı. O dönemde en kullanışlı yazı malzemesi Papirüstü ve o da Mısırda üretilmekteydi. Atina’da Neleus kendi arşivindeki ünlü kitaplarını açık arttırma ile satışa çıkardı. Bu açık arttırmaya İskenderiye kütüphane müdürü ile Bergama Akropol kütüphane müdürü katıldı. Bu rekabetin sonucunda Bergama kütüphane müdürü kitapların ağırlığı kadar Altın vererek kitapları satın aldı.

Bu olay, hem Yunan, hem Mısır hem de Anadolu da büyük ses getirdi. Mısır krallığı bu rekabet den aldığı ağır yaranın sonucunda, kendileri için çok büyük gelir kaynağı olan Papirüs ün Bergama’ya satışını yasaklayarak İskenderiye kütüphane müdürünü görevden alırlar. Bergama ise bu durumda yazı materyali açısından zor durumda kalmış olup önemli bir krize girmiştir. Bu krizi önlemek için Bergama kralı II. Eumenes yeni bir yazı malzemesi bulunmasını emrederek, Papirüse alternatif bir madde bulanı ödüllendireceğini açıklar. Ve çok geçmeden Sardesli sanatçı olan Krates, krala dişi buzağı derisinden özel biçimde hazırlanmış, üzerinde yazı yazılabilir bir örnek getirir. İstenilen kullanışa elverişli görülen bu kağıtlar daha sonra, bilim dünyasının yolunu ışıtacak olan parşömen adını alacaktır. Krates’in yardımcısı İrodikos ise derileri daha ince bölümlere ayırarak istenildiği gibi kullanılacak duruma getirdi. Bu kağıda da Bergama kağıdı (Charta Pergamena) adı verildi. Bu ad ise türlü kullanışlardan sonra bugünkü dilimizdeki Parşömen adını aldı. Bulunduğu tarihten itibaren 1500 yıl en önemli yazı maddesi olarak kullanılan Parşömen’in en önemli özellikleri ise;
Hiçbir parşömenin diğeri ile ayni olmaması, gerektiği gibi işlendiğinde her iki yüzüne de yazılabilmesi, yırtılamaması, alev almaması, olağanüstü dayanıklılığı, hat ve tezhip sanatına uygunluğu, üstündeki yazıların okunduğunda gözü yormamasıdır. Bütün bu özellikler Parşömeni insanlığın bulduğu en dayanıklı yazı malzemesi yapmıştır. İlk parşömenler Oğlak derisinden yapılmıştır. Daha sonraları ölü doğmuş ve anne karnından alınan Oğlak ya da kuzu derisinden yapılmıştır.

Bergama kağıdı deyince parşömen, ilk çağ kitaplığı denilince akla Bergama Kütüphanesi çağrışım yapar.
Kağıdın, yazının diyarıdır Bergama…
Bergama sokaklarında yazılı bir kağıt bulunsa saklanır, en azından korunsun diye bir ağaç kovuğuna sokulur.
Bergama da söz egemendir ama, söze bilgelik katanlar kağıda aktararak erdem saçmışlardır.
Çünkü söz hitabet gerektirir. Hatip, söze yazı ile dizgin vurur. Söz uçar, gök kubbede baki kalan yazıya düşen kelamdır. Söz dizginlenmezse dile yaradır.
Söz yazıya dönüşürse yaraya merhemdir…
Son söz…
Bergama’da doğan, Bergamalı olan, Bergama’ya gelen, Bergama’da çalışan, Bergama’da yaşayan, Bergama’dan ayrılan ve Bergama’yı tanıyan herkes Bergamalıdır.
Macit GÖNLÜGÜR