Atatürk Bergama' ya Gelişi

13 Nisan 1934

Ali İhsan Güngül’ün Anıları

Muhterem okurlar ve Bergama’da yaşayan değerli hemşerilerim. Satırlarıma başlarken bizlere bu günlerimizi hazırlayan başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü ve kahraman silah arkadaşlarını saygı ile anıyorum, ruhları şad olsun. Prehistorik döneminden başlayan tarihi ve bir çok kültürel zenginlikleri olan güzel Bergama’mız, Cumhuriyet öncesi bir kenara itilip unutulmuşluğun karanlığında yaşarken 1934 yılının 13 Nisan günü ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Bergama’yı ziyareti ile unutulmuşluktan kurtulup aydınlığa kavuşarak kader çizgisi de değişmiştir. Ve Bergama, Atatürk Bergama’sı olmuştur.

1964 yılında Atatürk’ün Bergama’ya gelişinin 30 yılını kutlama şenliği için dönemin Kaymakamı Mustafa Atak, Belediye Başkanı adem Turhan Özelli’nin Başkanlığında toplanan İlçe idare Komitesi kararı ile araştırılması istenen ATATÜRK’ün Bergama anılarına ait (anlatı, yazı ve kaynak şahısların) tespiti için Halk Eğitim Merkezi Kültür Kolu görevlendirmişti. Bergama’yı Sevenler Turizm Derneği’nin değerli üyelerinin de kıymetli yardımlarıyla yapılan kapsamlı araştırmalarda derlediğimiz bütün bilgiler, ATATÜRK günü kutlama Komitesine teslim edilmişti.

Nisan 1964 günü yapılan kutlamada, Müze Müdürlerimizden İhsan Dirim ile Zübeydehanım Okulu Müdür vekili Şeref İzgi derlediğimiz bu bilgileri halkımıza da anlatmışlardı. Fakat daha sonra ki kutlamalarda sadece ATATÜRK’ün Askeri Tatbikatı izlemesi, Halk evinde verilen yemekte gençlerle yaptığı sohbeti, Asklepion’a gezisi anlatıla geldi. 30 yılda yapılan araştırmalar, bir kez 1964 yılında İzmir’de basılan öğretmen gazetesinde yayınlanmıştı. Bu yayın bir daha hiçbir yerde basılıp yayınlanmadı ve anlatılmadı. Halbuki ATATÜRK’ÜN hiçbir İlçeye nasip olmayacak kadar çok kıymetli ve güzel Bergama anıları vardı ki Bergama’nın kaderini değiştirmiş, yurdumuzun dünya açılan penceresi ATATÜRK dolayısı ile Bergama olmuştur. O zamanın yurt basınında Bergama’ya ait yazı ve fotoğraflar yayımlanarak İlçemizin tarihi ve kültürel yönlerinin tanıtımına yer verilmiştir.

ATATÜRK’ÜN kurmuş olduğu, Ulusumuza çok yakışan Demokratik Laik Çağdaş cumhuriyetimizin 10. yılına erdiğinde genç cumhuriyetimizin verimlerini mahallinde izlemek, ulusuyla iç içe kaynaşan Kurtuluş Savaşımızdaki kahramanlıklarından dolayı teşekkür ederek , sorunlarını dinlemek gereği ile yurt gezilerine çıkmış gezi planına öncelikle Antalya’dan Çanakkale’ye kadar Ege sahillerinde ki bütün İl ve İlçeleri dahil etmiştir. Çünkü buralarda ki askeri güçlerimizin durumlarını görmek istiyor olmasıydı.

Bunun nedeni Avrupa ülkelerinde ki kargaşalar ve sürtüşmeler, ikinci dünya savaşının patlamak üzere olduğu sinyallerini veriyor olmasıydı. En önemlisi de, o günlerin İtalyası’nın Faşist lideri olan Benito Musolini’nin diğer ülkeleri tehdit eden davranışları ile Ak deniz ve Ege denizini İtalya’nın bir körfezi yapmak hayalleri ve kışkırtıcı beyanatları, Balkan ülkelerini huzursuz etmeye başlamıştı. Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya Türkiye’ninde katılıp ve önderliğinde, güvenlik ve iş birliği adı altında bir anlaşma yapmak istemesi sonucunda 9 Şubat 1934 günü Balkan antantı imzalanmıştı.

ATATÜRK’ün en önemli ilkelerinden bir de (Yurtta sulh cihanda sulh) ilkesi idi. ATATÜRK yapılan toplantı anında “Uyuyan Aslanı uyandırmasınlar, ve benim çizmemi ayağıma giydirmesinler” demesi üzerine bu söz, Avrupa medyasında büyük yankı uyandırmıştı. ATATÜRK’ün tümceleri için toplantıdakiler, Mustafa Kemal, “Savaş çizmelerini mi yoksa İtalya haritasında ki Çizmeyi mi? diye yorumlar yapınca Musolini büyük geri adım atarak her fırsatta Türkiye ile iyi ilişkiler de bulunmak istediğini bildiriyormuş.

Bergama’ya 13 Nisan 1934 ziyaret edeceği günlerde İzmir Valisi Olan General Kazım Dirik tarafından bir hafta önceden duyurulmuş, bunun üzerine Bergamalılar da askeri Birlikler de yoğun çalışmalar başlamış. O tarihlerde Bergama’da Topçu Piyade Alayları ile Süvari birliğinden oluşan çok güçlü bir Askeri güvenlik bulunuyormuş. Yine o yıllarda Müzeden aşağıda şehre ait konut ve tesisi bulunmuyormuş. Sağ taraf Çamlı Parktan Tahriş’e kadar topraklı denilen ve halkın bahar aylarında piknik yaptıkları bayır, sol taraf ise İzmir Garajına kadar arsalar ve Garajdan Stadyuma kadar olan Mehmet Yavaşca’nın tarlası, kapalı spor salonundan Ordu evine kadar olan bölüm kaptı kaştı Ahmet’in tarlası Orduevinden aşağısı da Zahirci Niyazi’nin ve Vakıf Zeytinlikleri varmış. Askeri Birlikler işte bu alanda tatbikat düzenine göre kurulmuşlar.

ATATÜRK, şimdiki 14 eylül Spor Salonun hizasında arabasından inerek Askeri törenle karşılanmıştı. Birlik Komutanları, Kaymakam, Belediye Başkanı, Partililer ve Protokole dahil kişilerle tanışıp, bir süre sohbet ettikten sonra , Şimdiki Orman Müdürlüğünün oldu yer olan tarlada ki bir taşın üzerine çıkarak verdiği komutla tatbikatı başlatıp izlemiş. Gerçek bir savaşın canlandırıldığı bu tatbikatı izleyen Bergamalılar da heyecanlanmış, kalabalığın hepsi birden alkışlayarak “Yaşasın Gazi Paşa, Yaşasın Kahraman Ordumuz” diye coşkulu bir tezahürat yapmışlar.

ATATÜRK, bir ara taşın üzerinden inerek, tatbikat alanına girmiş, mevzilenmiş olan erlerin yanına gelerek , “Burada ne yapıyorsunuz?” diye sormuş. Bu arada Ahmet Beyler Köyünden Tevfik Karakuş adında ki er “Komutanımız karşıdan düşman geliyor dedi bizde karşı duruyoruz” diye cevap vermiş. ATATÜRK “Hepiniz o tarafa bakıyorsunuz , düşman ya bu taraftan gelirse ne olacak?” şeklinde ikinci sorusunu yöneltmiş. Aynı er “Başımızda sen davrı bir komutan varken dört yandan da gelseler bize vız gelir” diye cevap verince ATATÜRK erlerin sırtlarını sıvazlamış ve yanlarından ayrılmış. Bize bu anıyı o günlerde Topçu Alayında Batarya Komutanı olan Emekli Topçu Astsubay kıdemli Baş Çavuş Saadettin Yalçın anlatmıştı.

Bergama’da ki tatbikatı çok başarılı gören ATATÜRK, , komutanları tebrik ederek ordan ayrılıp Bergama Halkevine gelmek üzere büyük sevgi gösterileri ile halkın arasında ilerlerken , 1922 yılında açılan ATATÜRK’ün Zübeydehanım İlkokulunun önüne geldiğinde okulun girişinde ve Balkonun önünde Annesinin yağlı boya ile yapılmış büyük resmini görünce , durup bir süre bakarak “Muhterem Valideciğim” demiş ve Bergama halkına teşekkür etmiş. ATATÜRK, bir gün evvel Karşıyaka da ki Anıt Kayanın yanında ki 14 Ocak 1922 tarihinde vefat eden Annesi Zübeydehanım kabrini ziyaret etmiş ve 13 Nisan sabahın çok erken saatlerinde Bergama, Dikili, Ayvalık ve Edremit’i kapsayan gezisi için hareket etmiş ve saat 11’de Bergama’ya gelmiş.

Zübeydehanım Okulundan ayrılıp 1932 yılında açılan Orta Okula gelinmiş ATATÜRK, Orta Okulda açılmış olmasından çok memnun olmuş. Öğrenci kayıt durumunu sormuş, aldığı yanıt üzere “Erkek sayısı iyi sayılır, fakat kız sayısı çok az, kız çocuklarınızı da Orta Okulda okumalarını teşfik edin” demiş. Kayıt defterinin ilk sırsında kayıtlı olan Faruk Atlan, için Babası Sami Altan’ı oğlunun kaydında öncü olduğundan tebrik etmiş.Oradan da tekrar Halkevine doğru yürümüş. Bu anıyı da o zaman Bergama’da Marif Müdürü olan Haluk Elbe yazdırdı.

ATATÜRK, halkın gittikçe artan sevgi gösterileri ile halkevine gelirken, kendini çok memnun ettiği kadar da; duygulandıran bir olayla tanışmış. ATATÜRK tam Hükümet Binasının hizasına geldiğinde karşıdan Özel İdare sokağından bir kişi (Albayım, Gazi Paşam, Komutanım hoş geldin) ben Çanakkale’de ki Salih Çavuşum diyerek yaklaşmak istiyormuş, fakat korumalar bırakmıyorlarmış. O yine ısrarla (Albayım, Gazi Paşam, Komutanım hoş geldin) ben Conkbayırındaki Salih çavuşum diye yaklaşmak isteyince ATATÜRK’ün gelsin işareti vermesi üzerine korumaların nezaretinde gelirken yine (Albayım, Gazi Paşam, Komutanım ) (hani Conkbayırında, 10 Ağustos günü senin sol göğsüne şarapneli isabet edipte cep saatini parçaladığında sana su verip, yüzünü de ıslatmıştım ya! İşte o Salih Çavuşum.) deyince ATATÜRK Salih Çavuşun yüzüne dikkatle baktıktan sonra (Peki senin yüzüne gözüne ne oldu böyle Salih?) diye sorunca, Salih Çavuş (Komutanım sen hasta olup İstanbul’a gidince, bizim birlikte karşıya Kum Kaleye yerleşti. Bir sabah başlayan bombardıman sırasında, bombanın biri tam üstümüze düştü, bazı arkadaşlarımız şehit oldular, bazıları da yaralandı. İşte o anda benimde gözüm akmış, yüzümde bu hale gelmiş, bizi Biga’daki sahra revirine götürmüşler. Eh anamız bizi vatan için yetiştirmiş, vatana bütün azalarımız feda olsun) deyince orada bulunanlar Salih Çavuşu alkışlamışlar. ATATÜRK sırtını okşayıp sağol Salih çavuş diyerek beraberindekilerden ordu Müfettişi İzzettin Paşa’ya (Paşam Salih Çavuşu da notumuza kaydedelim.) demiş ve halkevine doğru yürümüş. Bu sırada General Kemal BALİKESİRLİ Salih Çavuşla ilgilenmiş. Kurtuluş savaşımızda Bergama için savaşmış Cinge Cephesi Komutanı olan yüzbaşı Kemal olarak tanıdığımız ve sonradan General olan kemal BALIKESİRLİ Bergama’nın kurtuluş günlerinde konuşmacı olarak geldiğinde o gün yaşanan Salih Çavuş anısını bizzat kendisi yazdırdı.

1934 yılının Haziran ayının ortalarında Askeri ve Sivil kişilerden oluşan bir heyet Sancağı cezalı bulunan piyade alayının Tatbikattaki üstün başarısından dolayı sancağı affedilip, Alay Komutanlığına törenle teslim edilmiş. Ayrıca halk arasında (kör Salih) diye anılan Salih Çavuş’a, Süleymanlı ve Aşağıkırıklar Köyleri arasındaki Hazine arazisinden büyük ölçüde tarla bağışlanmış. Yaptığımız araştırmalarda tarlanın adı “Salih Yeri” diye tapuda kayıtlıydı.

Bergama Halk Eğitim Derneğince yapılan araştırmalarda 1950’li yıllarda vefat eden Salih Çavuş’un kabrini bir bilene rastlayamadık. (Ey Çanakkale Kahraman Gazisi Bergama’lı Salih Çavuşumuz, huzurla kalplerimizde yatıyorsun, ruhun şad olsun.”

ATATÜRK Halkevinin ön giriş kapısına yaklaştığında, yürüyeceği yerlere serilmiş olan halıları görünce durarak ilgiyle halıları izledikten sonra bir halıyı göstererek “bakınız efendiler Yüce ulumsuzun sanatkar elleri bizlerin üstün becerisi ile zevkini bu şahesere ne maharetle işlemişler. Bu sanat eserimiz sokakta yerlere serilmek ve çiğnenmek yerine gururla saklanmalıdır” diyerek Kaymakam ve belediye Başkanına halıların kaldırılmasını söyleyip halılara basmadan kenarından yerlere basarak halkevine girmiş.

ATATÜRK’ÜN ilgilendiği o halı o günü Kaymakamı fikri ŞENGÜL ile Belediye Başkanı Hasan ÇELEBİOĞLU tarafından halı sahibinin de muafakatı alınarak, Bergama hatırası olarak ATATÜRK’E hediye edilmiştir. Ad geçen halımız yıllar sonra, Saim YAY tarafından Ankara Etnografya müzesinde, ATATÜRK’E ait eşyalar kısmında, Bergama halısı etiketiyle sergileniyormuş. Bu konuyu 13 Nisan anılarından alarak, Halkevi Yönetim Kurulu Üyesi ve Tiyatro Yönetmeni Saim YAY anlattı.

İlçemiz tüccarlarından ve girişimci işadamlarından Tevfik ARAL, Kamil TINAZ, Hasan NEBİOĞLU, İsmail PAMUKÇU ve Hasan FEHMİ’den oluşan, o günlerin ticaretle uğraşan kişileri ile konuk sever Bergama esnaflarının ATATÜRK ve beraberinde gelen bütün misafirlere, Bergama hediyeleri olarak içi ve dışı sırlı çömleklerle mayalanmış Ali Rıza BOYACI’nın meşhur Koyun yoğurdu ile teneke kutulara basılmış manda kaymağı, TİYELTİ Köyünden ÇAÇARON dedenin oyma kovanlarda ürettiği halü petekli Çam Balı, Kozak Fıstığı ve Balla karılmış fıstık helvası, Bergamanın demeli dedesinin meşhur tahin helvası, şekerci Veli Ustasının meşhur Halkalı şekeri ile Kozak fıstıklı ve sakızlı lokumu, Leblebici BEKİROĞLU’nun Sakızlı, Karanfilli Bergama Leblebisi, Fırıncı Rıza KANIK’IN yörede ün yapmış Simit Kokulu Has Ekmeği, namı İstanbul’a değin ulaşmış ÇALTIKORU Köyümüzün Kelle Koyun Tulum Peyniri ve Ege Bölgesi’nin En İyi körüklü Çizme Yapan Ustası BEYİN ALİ’nin en iyi derilerden yaptığı ve ATATÜRK’E Hediye Olarak verdiği bir çift körüklü çizme de, halı ve gıda maddeleriyle birlikte bütün misafirlerimize ikram edilmek üzere kolilerde paketlenerek dolmuş şoförü Doç YUSUF’UN dolmuşuna yüklenerek bir ilgilimizle İzmir Valilik Makamına gönderilmiştir. Bu bilgileri, paketleri hazırlayan o günün Halkevi Katibi ve Kitaplık sorumlusu olan Mahmut Celalettin ERPULAT yazdırdı. ATATÜRK’ÜN Bergamalı Ticaret ve Girişimci İşadamları ile sohbeti.

13 Nisan 1934 Halkevinde verilen öğle yemeğine katılan genç tüccar ve işadamlarından (Tevfik ARAL, Kamil TINAZ, Hasan NEBİOĞLU, Hasan FEHMİ ile İsmail PAMUKÇU) yemekten kalkıp, ellerini ağızlarını yıkamak üzere lavaboda bulundukları sırada, acele olarak gelen korumalar “Çekilin çekilin gazi Paşa buraya geliyor” diye onları lavabodan uzaklaştırmışlar fakat o sırada kamil TINAZ’IN elleri ve ağzı sabunlu bir şekilde bulunuyormuş bu durumu gören ATATÜRK gülümseyerek,Kamil TINAZ’A temizlenin diye işaret etmiş. Sonrada onlara sohbet etmiş, kim oldukları ve ne iş yaptıklarını sormuş onların Ticaret Adamı olduğunu öğrenince Askeri birliklerimizle iş yapıyor musunuz deyince, hayır yanıtı aldığında “neden” demiş. Onlarda İzmir’deki yabancı büyük tüccarlardan alıyorlar demişler. O anda ATATÜRK kaşlarını çatarak “Olmaz öyle şey, önce kendi tüccarlarımız gelir sizlerde onlardan daha ucuza verin sizlerden alsınlar. Ben gereken talimatı veririm” diyerek lavaboya gitmiş. Tevfik ARAL çok mutlu bir şekilde oradan ayrıldık. O anda ATATÜRK’ÜN yüksek milliyetçiliğine bir kez daha şahit olduk. Hakikaten mayıs ayının içinde Bergama’lı bütün tüccarları toplayıp, yapılan anlaşmalardan sonra ihtiyaçlarını bizlerden karşıladılar. İşte o günkü güzel hatıralarımız hala unutamadım. Nur içinde yatsın diyerek bu anılarını bize kendisi sevinçle anlattı.

ATATÜRK’ÜN Bergama bengisi hakkındaki gurur verici övgüsü

Kozak Aşağıcuma köyünden Mehmet SANDIK Efe ile Bergama Merkez Zeybeklerinden Beyin ALİ’nin oynadıkalrı, Yerel Halk Oyunlarımızdan Bergama Bengisi oynanırken, ATATĞRK Heyecanla ayağa kalkınca beraberinde gelenlerde kalkmışlar. Oyunu büyük bir beğeni ile izlerken, hemen sağındaki Süvari Generali Fahrettin ALTAY’A (Bak paşa bak, şimdi Bütün yurt sanki bu meydan, bu raksıda bütün ulusumuz birlikte yapıyor gibi) diyerek bengi oyunumuza övgüde bulunmuş. Mahalli müzisyenlerimizden Hüseyin ŞENLENDİRİR ile oğlu Hüsnü ŞENLENDİRİR’İn sunduğu giriş müziği Cengari oyunun bengi-birlik-Beraberlik, Cesaret, Mertlik, Yiğitlik ve Hamaseti simgeleyen figürler Ulu Önderimiziz etkilediğinden uzun süre alış yaparak taktirlerini göstermiştir.

Bu anıyı da bir kez İzmir’den bir kez de Tokat’tan milletvekili olarak seçilen Halkevini kurucularından ve Halkevi başkanlarımızdan Bergamalı avukat Mustafa Haluk ÖKEREN’in anılarından yazdık. Şimdi bu oyunumuzu aynı o günki karakteriyle tamamen otantik ve soylu olarak öğreten halk Oyunları eğitmeni Vehbi YAZICIOĞLU’na teşekkürler.

ATATÜRK’ümüzün onur vermesiyle Bergama’nın kazandıkları

1-1934 yılının 13 Nisan sabahında ilçemize doğuveren ATATÜRK güneşi aydınlatıvermişti, yıllardır karanlıktaki yaşamını Bergamalıların. O öyle bir güneşti ki ısıtmıştı yüreklerimizi, kaynatarak kanlarımızı, güçlendirdi uyuşmuş olan canlarımızı ve ışık tutarak göstermişti, Özgürce, Çağdaş Uygarlığa ulaşmanın yollarını. Ulu Önderimiz Bergama’nın Tarihi, Folklarik zenginliklerinin yanı sıra doğal güzelliklerini de görerek bu güzel ve böylesine zengin kültür izlerine sahip bir beldenin hak etmediği unutulmuş ve bir kenara itilmişlikle kaderine terk edilmesinin asla kabul edilmeyeceğini ve Bergama’nın Dünya turizmindeki yerini mutlaka alması gerektiğini ve bunun içinde, bir Şenlik Panayır düzenlenmesini basın yoluyla da yayınlanmasını istemiş ve bu konuda İzmir Valisi General Kazım DİRİK’i vazifelendirmiş. ATATÜRK’ün direktifiyle il Yönetimi, İl genel Meclisinin hemen her toplantısında Bergama Gündemde yer almış. Kazım DİRİK Trakya Müfettişliğine atanınca, İzmir Valiliğine yeni atanan Fazlı GÜLEÇ’e, Bergama konusuna gereken ilgiyi göstermesini söylemiş. İl Yönetiminin istekli çalışmalarıyla 1936 yılında çevre ilçelerinde katılımlarıyla bir panayır düzenlenmiş ve çok ilgi toplamış. 1937 yılında ise bu yıl 68.yılı kutlanacak olan, Türkiye’nin en eski festivali olarak Bergama kermesi, çok görkemli bir şekilde “ATATÜRK ŞENLİĞİ” adıyla doğmuş. Çünkü Ankara’da basılan Ulus gazetesi ilk sayfasına “ATATÜRK BERGAMASI, ATATÜRK ŞENLİĞİNİ”, yapıyor diye başlık atmış. Bu bilgileri müze Müdürlerimizden ihsan DİRİM’in notlarından yararlanarak yazdık.

2- ATATÜRK Bergama’ya gelen yabancı misafirlerin konaklanması ve ilmi çalışmaların yapılması için, üst katı otel, alt katıda kültür, turizm, toplantı ve sosyal çalışmaların yapılmasına tahsis olunacak, Ege Bölgesi’nin Modern Turistik otelinin yapılmasına kısa zamanda başlanmak konusunda ilgililere gereken talimatı vermiş. İzmir’den gelen ilgililer kaymakamlıkta, Belediye Başkanının ve Partili yöneticilerinde katılımı ile belediyeden inşaatın arsası tahsis edilerek, inşaatına hemen başlanmış. Küvetli banyosu, tuvaleti içinde, müstakil balkonlu büyük odalar, içerisi ise zamanın en güzel ve en iyi mobilyası ile mefruşatıyla hazırlanmış. (Bergama Palas Oteli) diğer adıyla (İlim Evi) birinci Bergama Kermesi yetişmiş ve konuklarını ağırlamıştır. Bu kısmın bilgilerini Sarraf Hikmet ÖZERİNÇ’ten aldık. (Belediye Başkanlarımızdan)

3-Bergama’nın geyikli dağı Kaynak Suyuna Kavuşması Eski adı Uzunçarşı olan, Hükümet Önünden İstiklal Meydanına kadar uzanan caddede, köşe başlarında Kollu Tulumbalar, sokak başlarında ise Çıkırıkla su çekilen kuyular varmış. Askelipon’a giderken halkın buralardan su ihtiyacını karşıladıklarını gören ATATÜRK, Bergamalı Yöneticilere “Burada kaynak suyu şebekeniz yok mu?” diye sorunca ilgililer “var fakat yetersiz, onu da Alay’a bağladık. 30 kilometre uzakta Geyikli Dağında çok güzel ve bol kaynak suyu var, yalnız getirilmesi çok zor” dediklerinde ATATÜRK “ulusumuzun aşamayacağı hiç bir zorluk yoktur. İhtiyaç olacak, borularla, diğer malzemeler devletçe sağlanacak. Ayrıca ödenek te çıkartılacak. Fakat su yolu kazılarını sizler yapacaksınız” diyerek geldiği anda tanıştığı Bergama Müftüsü Geyikli Dağı Suyunun getirilmesinin en selahiyetli kişisi olarak görevlendirmiş. Borular ile demir ve çimento gibi gerekli malzemeler Soma ve Menemen istasyonlarına kadar Trenle, oradan Bergama’ya Kamyonlarla ve su yolu boyunca da Manda Arabaları ile taşınmış. Bergama Müftüsü’nün özenli ve istekli çabalarıyla, su yolları Bergama’lılar ve köylü vatandaşlarımızın gayretli çalışmaları ile Askeri Birliklerimizin de kıymetli yardımlarıyla geyikli Suyu şehre ve Askeri Birliklerimize verilmiş. İlk sokak çeşmesi de o zaman ki Orta Okulun köşesine yapılmış. Şimdi o çeşme cadde düzenlemekleri nedeniyle eski yerinden alınıp yine lise’nin duvarında bu kez mermerden inşa edilmiştir. Yalnız bir eksiği var, eski çeşme de yazılı olan “13 Nisan 1934 günü hatırası ATATÜRK ÇEŞMESİ” yazmıyor artık. Bu konuyu da Belediye’nin Su İşletmesi Şefi nazım ÖZMERAL Bergama eski içme suları dosyasından yazdırdı.

4-İzmir - Bergama arasındaki (Şose Yolun) dar ve bazı yerlerinin bozuk olması, yoldaki tahta köprülerin beton yapılaması için ATATÜRK, İzmir Valisi Kazım Dirik Paşaya, İl Bayındırlık Müdürlüğüne görev vermesini söylemiş. Kısa bir zamanda adı geçen Şose Yol 2 metre daha genişletilerek, tahta köprüler beton köprülere dönüştürülmüş, çok bozuk havalarda yolcuların barınması için bekleme binaları inşa edilmiş. O zaman nakliye at arabalarıyla yapıldığından 8 ila 10 saatte, motorlu vasıtalarla 5 saatte gidiliyormuş. Bergama’nın en büyük sorunlarından biri de Bakırçay’ın kışın taşarak Mayıs ayının sonuna kadar bütün araziler su altında kaldığından, tarım da büyük aksamalar oluyormuş. Bergama’lı yetkililerin durumu bildirmeleri üzerine ATATÜRK, İzmir İl Başkanı olan Hacim Muhittin ÇARIKLI’ya not aldırtmış. Sorunun bir an önce halledilmesini istemiş. Bahar aylarında gelen iki adet direkli ve çekme kovalı, çek güçlü (Kazı makinesi) ile çaydan 100 metre kenardan olmak üzere yapımına başlanarak (Bakırçay Seti) 3 yıllık bir sürede, büyük bir kısmı bitirilmiş ve Bergama ovaları sel baskınlarından kurtulmuş. (Mustafa Haluk ÖKÖREN’in notlarından.)

5- Sportif çalışmalar olarak Ojavale, Okçuluk, Cirit-Cop, Kılıç-kalkan, Atletizm ve Futbol takımları kurulmuş, şimdiki İzmir garajının olduğu yer ile Orman Müdürlüğünün olduğu alan Spor Sahası olarak inşa edilmiş. Müsabakalar ve Kermes Şenlikleri burada yapılmış. İl yönetimince Bergama belediyesinden Caddelerin genişletilip ağaçlandırılması, Tratuvarların düzenlenmesi, parklar ve çocuk bahçeleri yapılarak, şehrin güzelleştirilmesi, altyapı çalışmalarına önem vererek şehrin imar planının hazırlanması istenerek gerekli ödenek ve ekip ihtiyacı İl Yönetimince sağlanmış.

Atıcılık, okçuluk, Cirit-Cop, Kılıç-kalkan, Bergama atıcılar Kulubü Başkanı Kemal TANOL’dan spor sahası, Atletizm, futbol Hilmi BALAY ve Aslan ERGEN’in anlatımlarından.

Şehrin güzelleştirilmesi ve kalkınma çabaları İhsan DİRİM’in anlatımlarından.

ATATÜRK gezi planlarındaki diğer ilçelere de ulaşmak için artık Bergama’dan ayrılma zamanı geldiğinde, gelişindeki kalabalığın iki katına çıkmış olan halkın çok büyük tezahüratı ve coşkulu sevgi gösterileri ile Gazi Mustafa KEMAL, paşalarını uğurlamasına, elleri ile Allaha ısmarladık işareti yaparak Dikili, Ayvalık ve Edremit’e gitmek için Bergama’dan ayrılmış çok az bir zaman içinde olsa Ulu Önderiyle dopdolu olan Bergama, ATATÜRK’ün gidişiyle bomboş oluvermiş.

70 yıl önce 13 Nisan günü Onurlandırdığı Bergama’da kaldığı 3-4 saatlik bir sürede, ilçemizin kaderiyle yoğrularak, kader çizgisini çizip değiştirivermiş. İşte bunun için bütün 13 Nisan’ları ATATÜRK ŞENLİĞİ’miz olarak büyük törenlerle kutlamalıyız. ATATÜRK’ün adını taşıyan Yüksek Okullar, Ormanlar, Bulvarlar, Parklar, Kütüphanaler ve yetişen yeni neslin çocuklarına ATATÜRK’ümüzü tüm yönleriyle kapsamlı bir şekilde tanıtan paneller ve Konferanslar düzenlemeliyiz. Türkiye’de beşinci halkevi olarak inşa edilen Bergama Halkevinin yıkılan yerinde yapılan Cumhuriyet meydanımızın başına birde ATATÜRK ilavesiyle ATATÜRK CUMHURİYET MEYDANI diye bir yazı konulsa diyorum, siz ne dersiniz? Çünkü Ulu Önderimiz Büyük ATATÜRK’ümüz her an anılıp, anlatılması gereken bir önder, Ulusumuz için sönmeyen bir GÜNEŞ, bitmez tükenmez bir HAZİNE’dir. Atatürk’ümüzün, İsmet İnönü’nün, Cumhur başkanlarımızın, devlet Büyüklerimizin ve Yabancı Ülke temsilcilerinin Bergama’yı ziyaretlerine ait bilgiler ile Bergama’ya ait çok yönlü araştırmaları içeren değerli bilgiler 9 klasörlük evraklar, Halk Eğitimi Derneği’nce ciltletilerek, Halkevinden miras gelen, Bakanlıklardan gönderilen ve satın alınan kitaplarla 24000 ciltlik Kitaplık, araştırma evraklarımızla birlikte Ankara’dan gelen bir tıra yüklenerek Mili Kütüphaneye gönderilmiş. 1961 yılından 1987 yılına kadar Halk Eğitim Merkezi kültür Kolu olarak yaptığımız çok önemli ve Bergama’nın Halk Bilimine ve diğer yönlerine ait bütün bilgiler Bergama’dan gitmiş. Kardelen Gazetesi’ne yazdığım bu bilgiler elimizde kalan çok az sayfalardan derlediklerimdir. Bu kadarını saklayabildiğim için çok mutluyum.

Yazımın başlığını ATATÜRK BERGAMA’sı olarak yazmamın nedeni, 1937 yılındaki birinci Bergama kermesi’ni kutlamak gereği ile General Kazım DİRİK’in gönderdiği Tebrik Telgrafında “ATATÜRK BERGAMA’sının muhterem insanları “ diye başlayan tümcesinden esinlenmemdir. Mustafa Haluk ÖKEREN’in notlarında 13 Nisan’la ilgili yazımı bitirirken, konularda isimleri geçen ve bugün artık aramızda bulunmayan değerli insanların, anlatıları yazıları ve notlarından yararlandığımız kaynak kişilerin manevi varlıklarını saygıyla anarak, Ruhlarının şad, Mekanlarının cennet olmasını Allah’tan diliyorum.

Atatürk’ ün Bergama’ ya Gelişi 13 NİSAN 1934

Nisan 1934' te Atatürk, İzmir ve yöresini kapsayan l haftalık geziye çıkmıştır. Bu nedenle 9 Nisanda İzmir'e gelmiş, önce Selçuk ve Kuşadası’nı gezmiş, daha sonra da Bergama, Dikili, Ayvalık, Edremit üzerinden Çanakkale'yi ziyaret etmeyi planlamıştı.

Gezinin Amacı: 1- İtalya'da faşizm düzeni kuran Benito Mussolini, saldırgan bir tavır takınmış, Akdeniz’i bir Roma gölü yapacağını söyleyerek bizi de içine alan tehdit oluşturmaya başlamış ve böylece II.Dünya Savaşının ilk kıvılcımlarını yaymıştır. Atatürk daha 1934 yılında ikinci genel savaşın belirtilerini sezmiş ve bunu konuşmalarında açık açık vurgulamıştır. Oysa "yurtta barış, dünyada barış" diyebilen tek devlet adamıdır. Hatta bu doğrultuda 9 Şubat 1934'te Balkan Antantı imzalanması için Yunanistan,Yugoslavya ve Romanya ile anlaşmıştır. Bu güvenlik ve işbirliği antlaşmasının amacı İtalya’nın saldırganlığıdır. Fakat barışçı amaçlı, savunma işbirlikçi, güvenlik kuşağı oluşturucu niteliktedir. Birlikte imzalanması da caydırıcı özellik yansıtmaktadır. Şimdi bu nedenle Atatürk, Ege sahillerini gezmekte, yer yer askeri denetimler yapmakta ve böylece Türk ulusunun pasifize görülmemesini, kararlı, dirençli, inançlı, güçlü ve birlik içinde dinamizmini gören gözlere bir kez daha göstermek istemektedir. 2- Bu gezinin başka bir amacı da Atatürk'ün halkıyla kucaklaşması, ülkenin durumunu ve yaptığı devrimlerin yerleşme oranını izlemekle ilgilidir. 36 Osmanlı padişahından sadece II.Mahmut yurt gezisine çakmış ve halkını, ülkesini tanımak gereğini duymuştur. Atatürk ise ulusal egemenliği yani halk idaresini kurduğu için halka gitmek, mesaj almak ve vermek durumundaydı. Halkın isteklerini, beklentilerini topluyordu ama daha da ötesi nelere layık olduğu hesabını yapıyor, çağ değiştiren yenilikleri benimsetmeye, düzeylerini yükseltmeye çabalıyordu. Kısacası bu soylu ve fakat yoksul ulus, ezilmiş ve istemlerini bile dile getirmekten aciz bırakılmış halk uyandırılmalı, uyuşukluktan kurtulmalı, kadercilikten sıyrılmalı, cahillikten arınmalı, üretken ve mutlu olmalıydı. Zincirleme devrim halkaları acaba algılanıyor mu, aksıyor mu, aksatılıyor mu, savsaklanıyor mu? gözlemek istiyordu. Koca Gazi, Trablusgarp, Çanakkale, Kafkas, Filistin savaşlarının önderi, Kurtuluş Savaşının lideri, Cumhuriyetin kurucusu, karizmatik adam, efsane kişi işte Bergama'ya geliyordu. İki ay önce Bergama' da Halkevi açılmıştı. Halkevleri, Kemalizm’in odak noktalarıydı. Atatürk, bu kurumu kutsayacak, gönüllere ateş koyup gidecekti. Bergama çok krallar görmüştü ama, ilk kez bir cumhurbaşkanı ile karşılaşacaktı. Bergama'da 1933'te ortaokul açılmıştı ve müze açılması düşünülüyordu. Bunlarla bile Atatürk ilgileniyordu. Her yerde olduğu gibi Bergama' da kabuk değiştiriyordu.

Bergama’ ya Girişi: İzmir Garajı ötesinde halk toplanmış bekliyordu. Atatürk, üstü açık bir araba ile saat 11.00 sıralarında geldi. Yanında Kurtuluş Savaşında süvari komutanı olan General Fahrettin Altay, Ordu müfettişi İzzettin Paşa, İzmir Valisi Kazım (Dirik) Paşa ve İzmir CHP İl Başkanı Hacim Muhittin (Çarıklı) bulunuyordu. Bergama Lisesinin (şimdi Anadolu Öğretmen Lisesi) o zaman ana bina ortaokul olarak hizmete açılmıştı, önünden Stadyumun olduğu taraflar bomboştu, tarlalar, bağlar vardı. Yol boyu, tepeler, bayırlar insan kalabalığından geçilmiyordu. Atatürk gelince coşku artıyor, dalgalanma oluyor, fakat hayranlık ve meraktan ötürü sessizlik artıyor, öylece seyrediyorlardı. Atatürk, eski İzmir garajının yakınında askeri kuvvetlerin bulunduğu eğitim alanına gitti. Burada Atatürk’ü askeri törenle karşıladılar.

Askeri Denetim Yaptı: Eğitim alanında piyade, süvari ve topçu kuvvetleri tam donanımlı ve sefere hazır durumdaydı. Atatürk aralarında gezindi, denetledi ve bazı sorular sordu. Denetleme bittikten sonra, askerin durum ve tutumunu değerlendirdi. Bazı küçük dereceli subayları onurlandırdı, bazılarının adlarını aldı.

Askeri Tatbikat Yaptırdı : Denetim bittikten sonra Atatürk oradaki bir taşın üstüne çıkıp (Anadolu lisesi bahçesindeki Atatürk anıtının altlığı) asker ve subaylara şöyle komut verdi: "Karşı tepenin ardında (Dikili Sultan Bayırını göstermiştir) düşman olduğu haberi gelmiştir. Herkes görev başına, düşman yok edilecektir". Bu komut üzerine ortalık toz dumana karıştı, top başı yapıldı, yürüyüş kolları ve atlılar harekete geçtiler. Askerin durum alışını beğenen Atatürk, sonucu daha sonra öğrenmek üzere alandan ayrıldı. Son derece memnundu.

Halkla Birlikte İleri: Atatürk, arabasına binip, şimdi yıkılan Cumhuriyet Alanındaki Halkevine gelebilirdi. Fakat bunu yapmadı. Halkın arasına karışmak istiyor, onlarla göz göze gelmek, selamlaşmak, yol boyu konuşmak amacını güdüyordu. İlerledikçe park ve müzenin olduğu yamaçlarda gençler, kadınlar, öğrenciler büyük bir merakla onu izliyorlardı. Atatürk, önlerinden geçtikten sonra da peşine takılıyor, onu izliyorlardı. Hükümet binasının önünden, meydana vardığında kalabalık arttı. Orta boylu bir insan olmasına karşın, yanındaki iri ve uzun paşalardan daha çok dikkati çekiyordu. Çok etkileyiciydi, ilk anda o göze çarpıyordu. Üzerinde gri golf giysiler, elinde bir bastonla ilginç bir görünüm veriyordu.

Atatürk Kızıyor : Yol boyunca ve karşılama sırasında erkekler, gençler, öğrenciler ve başı açık kadınlar, güzel giyimli kızlar dikkat çekmektedirler. Ancak Halkevine yaklaşırken ve hatta Asklepion’ a gidilirken asıl kalabalıktan ayrı, sokak başlarında kümelenmiş kadınlar Atatürk'ün gözünden kaçmadı. Bu kadınlar çarşaflı, peçeli görünümdeydi. Elbette Atatürk'ü görmeye gelmişlerdi, fakat bekçiler engellemek istiyorlardı. Çünkü bu kıyafetleri ile Atatürk’ün görmesinden çekiniyorlardı. Parti yöneticileri böyle önlem aldırmış, gözden ırak tutulmalarını düşünmüşlerdi. Ne var ki Atatürk onları gördü, hem de kadınların itelenip kovalanmak istendiğini fark etti. Kızgınlıkla yanındakilere dönerek: “Halkımı benden uzak tutmayın, niçin böyle davranıyorlar" diye sordu, güvenlik için diye uydurma yanıtlar alınca, kıyafet devrimine uymadıkları söylenmeyince, Atatürk gibi birisi derhal anladı ve -halkın bunda kusuru yok, yetkililer görevini ihmal etmiş- diye sert biçimde çıkıştı. Oysa Atatürk, yurt gezilerine yanında Afet İnan gibi öğretim üyeleri ile çıkarak halka mesaj veriyordu. Zorlamadan, kanun emri yapmadan özendirmek istiyordu. Ona bir yabancı gazeteci sormuştu: -Kadınların yasa, buyruk, baskı olmaksızın yüzlerini açmaları nasıl başarılmıştır? diye ve Atatürk espri, zeka, yöntem dolu şu yanıtı vermişti: -Evet, hiçbir zorlama, kanun yaptırımı uygulamadık. Biz sadece güzel bayanlar yüzlerini açabilirler dedik, hepsi açtı, demiştir.

Halkevinde Öğle Yemeği: Halkevine giren Atatürk, elini yüzünü yıkayıp, biraz dinlendikten sonra Konferans salonunda bir masaya oturdu. Konuklar ve Bergamalılar çepeçevre masalara dizildiler. Etli güveç, pilav ve yoğurt getirdiler. Atatürk özellikle yoğurdu çok beğendi ve bir tabak daha isterken "-İşte Türkün halis gıdası, bizim halkımızın sağlıklı, zeki ve çevik olmasında bu ata gıdasının yeri büyüktür" diyordu.

Gençlerle Söyleşi: Halkevine, Atatürk’ ün yanına girenler, önceden partiden yaka kartı alabilmiş kimselerdi. Bu kişiler, Atatürk’ ü yakından görebilen, O’ nunla konuşabilen ve O' na hizmet edebilen mutlu kişiler olmuşlardı. İşte bu mutluluğu tatmış bilge kişilerden biri de Mustafa Boyacı' dır. O zamanlar 18 yaşında olan Mustafa Boyacı izlenimlerini şöyle anlatıyor : "Bir ara Atatürk, parti bayrağındaki altı ok’un anlamını sordu. Etrafındaki gençler arasında bulunan Belediye Başkanı Nazif Bey'in oğlu Vehbi (Özçelik) atıldı: -Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik, İnkılapçılık diye saydı ve ne anlam taşıdıklarını söyleyince Atatürk çok memnun oldu. Bunun üzerine altı ok'un en uzun olanı hangi ilkeyi gösterir diye daha ilginç bir soru sordu ve yine Vehbi, laiklik diye hemen yanıtladı. Atatürk coşku içinde, laikliğin ne denli önemlilik taşıdığını gençlere anlattı".

Atatürk Asklepoion' da (Ayvazali) : Halkevinden ayrılırken, gençlerin bilgili ve çalışkan olmalarını görmekten övünç duyduğunu söyleyip Asklepion' u ziyaret için hareket edildi. Halk arasında Ayvazali denilen ilkçağ sağlık yurduna gidilirken yine yol boyu kalabalıklarla karşılaşıldı. Atatürk, üstü açık arabadan halkı selamlıyordu. Çarşaflı kadınlara müdahale edilmesini yine önledi. Atatürk'e güvenlik sağlamak için kalabalığı gerilettiklerini söylediklerinde: "Benim halktan çekincem yok, böyle davranmayın” dediği duyuldu. Antik yerleri gezerken Osman Bayatlı ve Alman Arkeologlar açıklama yapıyorlardı. Eski Yunan ve Roma uygarlığı üzerine hayranlık derecesine varan anlatımlar yapıldıkça Atatürk sıkılmaya başladı ve bir ara: "Biraz daha kazarsanız, Türkün çarığı çıkar" diyerek yabancı hayranlığı yerine, Türk kültürüne ağırlık vermek gerektiğini çok güzel bir biçimde dile getirdi. Üstelik 1934 yılı, Türk Dil Kurumu’nun en etkili olduğu yıllardı, öz-kültüre, Türkçe’ye ve yazımına yılların gölgelemesinden sonra yoğun olarak döndüğümüz yılları yaşıyorduk. Herkesin Öz-Türkçe soyadı aldığı 1934' teydik. Osman Bayatlı, Asklepion tiyatrosunda beraberindekiler ve arkeologlarla bildiğimiz fotoğrafını çekti. Bu fotoğrafta Atatürk’ün yanında Fahrettin Altay, Kazım Dirik, Hacim Muhittin Çarıklı, İzzettin Paşa, Alman arkeologları Hanson, Deubner, Ziegenaus görülmektedir.

Atatürk’ ün Ayrılışı : Atatürk gelecek diye tüm Bergama çarşı ve sokakları süslenmiş, bayraklarla donatılmıştı. Ancak gezi programı yoğun olduğundan acele ediliyordu. Asklepion dönüşü hala dağılmayan kalabalığa "Allahaısmarladık, Allahaısmarladık" diye el sallayıp vedalaştı. Bergama’ dan ayrılan Atatürk-Dikili-Ayvalık yönünde gezisini sürdürecekti.

İzlenimler ve Yankılar : Atatürk’ümüzün Bergama’ya gelişleri, şehrimizde büyük izler bırakmıştır. Ebedi Şefin sözleri, tutum ve davranışları dikkatle izlenmiş ve bize vermek istediği mesaj ve uyarı incelikle algılanmıştır. Bu konuda ilk tavır Bergama Halkevi’nde Mayıs 1934’te kadınların yaptıkları toplantı ile ortaya çıkmıştır. Bu toplantıda bayanlar çarşaf ve peçe gibi Arap kölelerinin giydiği çağdışı kıyafetlerden arınarak kılık-kıyafetlerine çeki-düzen vermişlerdir. Böylece 13 Nisan’ı Türk kadınının sosyal hayatta yerini alması düşüncesi için bir atılım günü kabul etmişler ve o gün Halkevinin önünde çarşaf ve peçeleri yığarak ateşe vermek biçiminde kutlamaya başlamışlardır. Bayan Nezihe başkanlığında, Şekibe İhsan, Sabriye Sabri, İsmet Abdülkadir, Müzeyyen Selim’den oluşan bu kurula, Bergamalı kadınlar içtenlikle destek vermişlerdir. Atatürk'ün cesaret ve coşku verdiği Halkevi yöneticileri de yoğun çalışmalara girmişler, sosyal etkinliklerini arttırmışlardır. Atatürk’ ün Bergama'yı ziyaret ettiği yıl Türk Dil Kurumu, dilde özleşme konusunda çok başarılı bir yörünge çizmiş, yine o yıl soyadı yasası çıkmış ve tüm ulusun soyadları Türkçe sözcüklerden oluşturulmuştur. Bu nedenle Bergama Halkevi, edebiyat, köycülük kolları Türkçe tarama çalışmaları yapmışlar, bir çok terim, deyim, sözcük, atasözü ve deyişler derlemişlerdir. İzmir Postası, Yeni Türk Dili ve Halkın Sesi gibi basın organları bu konuda yazı yarışmaları açmışlardır. Bergama halkı, bu yarışmalara büyük ilgi göstermiştir. Ayrıca Bergama Halkevi temsil kolunun 10 bayan ve 42 baydan oluşan ekibi “Çoban" ve "Özyurt" temsillerini hazırlamış, hatta Dikili ve Akhisar'a kadar turnelere çıkmıştır.