Bergama Asklepion

ESKİ YUNAN MEDENİYETİNDE VE BERGAMA ASKLEPİON’UNDA MÜZİKLE TEDAVİ UYGULAMASI

ESKİ YUNAN MEDENİYETİNDE VE BERGAMA ASKLEPİON’UNDA MÜZİKLE TEDAVİ UYGULAMASI

Asklepion

Müzik-terapi, ruhsal ve bedensel sorunları olan çocukların ve erişkinlerin psikiyatrik sorunlarını belirlemede ve bunlara bir çözüm getirmede yol gösteren bir iletişim yöntemidir.
Çalışmalar göstermiştir ki müzik, organizmayı çeşitli yollardan etkilemektedir. Psikiyatri hastanelerinde müzikle tedavi, sosyal ilişkilerin geliştirilmesi, kendine güvenin yeniden kazandırılması, fiziksel egzersizler ve motor kontrol, konsantrasyonun artırılması için programın bir öğesi olmuştur. Müzik-terapi, sanat-terapi yöntemlerinden biri olup, hastaların aktif ve yaratıcı katılımını gerektirir. Müzik-terapi bireysel ve gurup halinde uygulanır. Terapist, hastaların durumlarını ve uygulanan tedavileri ayrıntılarıyla bilmektedir.
Terapist, hastaya ilginç gelmeyen bir müzik dilini kullanırsa onunla iletişim kurmada zorlanır. Bu araştırmada, terapistin yeteneği ve araştırma alanı çok önemlidir. Müzik-terapi, bütünüyle deneyim üzerine kurulmuştur. Yüzyıllar boyu insanlar, hastalıkların iyileştirilmesinde çeşitli tedavi yöntemleri kullanmışlar ve çare aramışlardır. Müzik-terapi de en eski tedavi yöntemlerinden biri olup pek çok eski çağ medeniyetlerinde kullanılmıştır. Eski çağ medeniyetleri arasında, en çok Yunanlıların müziği hakkında bilgi sahibiyiz.
Yunanlılar döneminden kalma yazma eserler ve başka arkeolojik bulgular yardımıyla bu medeniyetin müziği hakkında oldukça geniş bilgi edinilmiştir. Eski Yunanlılar, müziği her türlü erdemin kaynağı sayarlardı. Onlara göre müzik, ruhun eğitilmesi ve arınmasında büyük bir etkendi. Hatta o dönemlerde, paignio adlı neşe ve sevinç ifade eden havalar, hastalıklardan kurtulma, dertlere karşı bir avunma şarkıları olarak kabul edilirdi. Eski Yunan mitolojisinde, güzel bir çalışıyla tanınan Apollon, lir çalarak insanların sıkıntılarını giderir ve onlara neşe verirdi. Apollon'un oğlu ve Eski Yunanistan'ın ünlü bir müzisyeni olan Orfee'nin de oldukça etkileyici bir şekilde lir çaldığı anlatılır.
Yunan filozof Sokrates'in öğrencisi Platon (Eflatun) da M.Ö. 400'lü yıllarda, müziğin ahenk ve ritim ile ruhun derinliklerine etki ederek, kişiye bir hoşgörü ve rahatlık verdiğini belirtmiştir.

Ayrıca Platon, şarkıyı iyileştirici özelliği olan bir çare olarak kabul etmekle birlikte, şarkı olmaksızın hastaya uygulanan reçetelerin etkisiz olacağını da ekler. M.Ö. 585-500 yılları arasında yaşayan büyük Yunan filozofu ve matematikçisi Pythagoras, umutsuzluğa düşen veya çabuk öfkelenen hastaları, belirli melodilerle tedavi edebilme olanaklarını araştırmıştır. Tıbbın babası sayılan Hipocrates de 2400 yıl önce, bazı hastalıkları tedavi için, hastaları ilahilerle tapmağa götürürdü.
Platon'un öğrencisi ve Büyük İskender'in hocası Aristotales (M.Ö. 384-322) de müziğin insan ruhu üzerindeki etkilerini araştırmış ve bunu yazılarında belitmiştir. Yunanistan'ın en ünlü anatomi ve fizik bilgini olan Claudis Galien de müziğin, akrep ve böcek sokmalına karşı bir panzehir olduğunu ileri sürmektedir. Lucain, şarkı ile kanamayı durdurduğunu ileri sürmüştü.
Bugün Atina yakınlarında bulunmuş olan bir mermer üzerinde bu şarkılar hakkında bize bilgi veren kitabeler bulunmaktadır. Büyülü ses yinelemeleri ile hastalığı iyileştirme düşüncesi, tümüyle bu ilahilerin söylenmesi ile gerçeklekşir ki Paean, Eskulap, Kiran Makaon, Podalir, Iaso, Akesa, Panase, Hygie gibi eski çağın hekimleri, bu ihahilere başvurmuşlardır. Bergama Asklepieion'unda Müzikle Tedavi Uygulaması Eski Yunan Heros'u Asklepios hekimlik tanrılığa yükselince M.Ö. 4. yüzyılda Yunanistan'da bulunan Epidaures'daki Asklepieiaon gibi bir sağlık koruma yurdunu, Bergama'da da kurmuştur. Asklepieionlar dünyanın bilinen ilk hastaneleridir. Bu hastanelerde bedensel ve ruhsal sorunu olan hastalar tedavi ediliyordu.
Eski Yunanlılar bu hastanelerin kapısına "buraya ölüm giremez" yazısını yazabildiler. Bergama Sağlık Yurdu'nun hastalara uyguladığı tedavi yöntemlerini yazıtlardan özellikle M.S.2.yüzyılın ortalarında burada on üç yıl kalmış olan hatip Aelius Aristeidis'in yazıtlarından öğrenmekteyiz. Asklepieion'un en parlak yıllarında, "Satyrosk" ve "Galenius" gibi dünyanın ilk büyük hekimleri burada yaşamış ve ders vermişlerdir. Asklepieion'da genellikle, telkin, fizyoterapi ve müzik-terapinin bugün halen kullanılan çeşitli tedavi yöntemleri uygulanmıştır.
Hastalara su ve çamur banyoları yaptırmak, şifalı otlar ve kremlerle hastaları yağlamak, masaj yapmak ve tedavi yöntemlerinin başında geliyordu. Ayrıca kutsal su içiriliyor, açlık ve susuzluk kürleri, soğuk havalarda koşullar düzenleniyordu. Hastaları iyileştirmede telkin, büyük rol oynuyordu. Hatip Adisteides'ten öğrendiğimize göre, hastalar ne şekilde iyileşeceklerini rüyalarında görüyorlardı. Güçlü telkinler yoluyla hastaların düş görmeleri sağlanıyordu. Bunun için özel olarak yapılmış uyku odaları bulunmaktaydı.
Sağlık yurdunun yanındaki tiyatroda törenler yapılıyor, müzik eşliğinde hastalara ruhsal tedavi uygulanıyordu. Asklepieion'da, şifanın Asklepios'tan geldiğine inanılıyordu. Bu nedenle, Asklepieion'daki her şeyin katsal olduğu kabul ediliyordu. Belgelerden öğrendiğimize göre, eski Yunan medeniyetinde ve diğer medeniyetlerde müzik terapi uygulanmaktaydı. Günümüzde de dünyanın pek çok ülkesinde ruhsal ve bedensel sorunu olan hastaların psikiyatrik sorunlarını gidermede müzik terapi uygulanmaktadır.

Öğr.Gör. Dr. Haşmet ALTINÖLÇEK

PERGAMON ASKLEPIEION' u

Sağlık Tanrısı Asklepios, Hrıstiyanlık Donemi'ne değin önemini korumuştur. Adına yapılan sağlık yurtlarında, cok sayıda insan sağlığına kavuşmuştur. Asklepeionlar dinsel özelliklerinin yanı sıra, tıp alanında araştırma ve deneylerin yapıldığı, ünlü doktorların yetiştiği birer okuldu. Sağlık tanrısı Asklepios' a adanmış kutsal suyun bulunduğu yerde MO 4. yy da kurulduğu belirlenen Pergamon Asklepeion' u Helenistik Dönem de gelişmiş, en parklak çağını ise Roma Donemi 'nde yaşamıştır. Asklepeion' a Viran Kapıdan gelen sutunlu yolla ulaşılır. Sürekli eklerle genişletilen Asklepeion'da Helenistik Dönemden, Asklepeios Soter, Apollo Kallitoknos, Tanrıca Hygeia ( Asklepeios un kızı) adına yapılmış tapınaklar kalmıştır Günümüzdeki yapıların çoğu Hadrianus dönemi yapıtlarıdır.

Her gun yüzlerce hastanın barındığı Asklepeionda çeşitli yöntemler uygulanıyor, iyileşenler ayrılırken Asklepeios Tapınağını ziyaret edip gucune göre bağışta bulunuyorlardı. İmparator Carakalla hastalanıp Bergama Asklepeion' una gelip kısa surede sağlığına kavuşunca kente bağışta bulunmuş, Dionysos Tapınağı nı yeniden yaptırmıştır. Bağış geleneği hem kente hemde Asklepeion a yararlı olmuş, onarımı ve yenilenmesi sağlanmıştır Asklepeion Kutsal Alanı, uc yanı sütunlu galerilerle sınırlı 110x130 m boyutlarında dörtgen planlıdır. Önünde büyük sutunlu avlusu olan giriş yapısı Konsül Cladius Charaksın bağışıdır. Korint sutunlu yapının ön yüzü Yunan tapınaklarını andırır, geniş basamaklarla Kutsal Alana inilmektedir Alanın güneyindeki odalar hastaların uyuyup düş görmeleri içindir, içme kuru, banyo ve çamur banyosu için üc mermer huvuz vardır. Kuzeybatıdaki Roma Tiyatrosunda her yıl ilkbaharda senlikler yapılıyor, sık sık konserler veriliyordu. 3500 kişilik yapı üc katlı sahne ve önündeki yarım daire alandan oluşur. Bir yolla ikiye bölünmüş, oturma yerlerinin alt sırası soylulara ayrılmıştır.

1967de Almanların yaptığı kazıda, Kutsal Alanın dışında doğudan batıya inen bir galerı bulunmuştur. Giriş kapısının yanındaki dörtgen salon kitaplıktır. Doğu duvarında ki yarım daire nişte, imparator Hadrianusun heykeli bulunmuştur. Döşeme ve duvar renkli mermerle kaplıdır. Kutsal Alanın doğusunda, Konsül Lukius Rutmus' un yaptırdığı Askiepnos Tapınağı yer alır. Asklepion'un güney doğusundaki "Kür Evi" yada "Telephos Tapınağı" yuvarlak planlı iki katlı bir yapıdır. Payelerle desteklenmiş, avlu altındaki tonozlu galeri ile ulaşılır. Tonoz örtülü 80 muzunluğundaki yol, avlu tabanına açılmış pencereyle avdınlanır.

Bergama Asklepeion çeşitli yerlerde kullanılan heykel ve büstlerle daha da görkemli bir görünüş kazanmıştır.

Roma döneminden sonra hristiyanlığın yayılmasıyla bu görkemli yapı önemini kaybetmiş, hatta unutulmuştur.

XX.yy' da yapılan kazı ve onarımlarla ortaya çıkarılan Asklepion, Helenistik ve Roma Dönemi bilim ve sanatını gözler önüne sermektedir.